26 Temmuz 2006

Zeynep Özata, Eskişehir, Öğretim Görevlisi


Vaktimin çok büyük bir bölümünü bilgisayar başında geçiriyorum. Her hafta onlarca yeni dosya (genellikle makaleler oluyor bunlar) indiriyorum ve bunları daha sonra bulabileceğim şekilde sınıflandıramazsam hayat benim için çok zor oluyor. Bu yüzden farklı ana ve alt klasörlerim var. Bunların da hepsini masaüstünde tutuyorum (en kolay ulaşabileceğim yerde).
Klasörlerde olmayan dosyalara gelince; Bunlar da yakın zaman içinde okunacak veya tamamlanacak işlerle ilgili oluyor. Unutmamak için masaüstünde bırakıyorum (her gördüğümde hatırlayayım diye, bazıları aylardır bana bakıyor gerçi...). Bu dosyaların işi bitince onları da ilgili klasöre taşıyorum.
Bir de indirip de aylardır kullanmadığım ama nedenini bilmediğim bir şekilde masaüstünden silmediğim programlar var. Onlar da masaüstünde gereksiz bir şekilde durmaya devam ediyorlar. Arada bilgisayar beni uyarıp bunları kullanılmayanlar diye bir klasörde topluyor.
Masaüstümün mümkün olduğunca sade ve göz yormayan renklerde olması benim için önemli. Bu yüzden de tercihim mavi. Özelleştirilmiş bir resim kullanmıyorum.
Ancak, bunlara bakıp da sakın derli toplu bir insan olduğumu sanmayın. Masaüstüm, büyük bir düzensizliği örtbas etmeme yardımcı olan bir yer aslında. Tüm düzenli görünümünün altında (klasörlerin içinde) inanılmaz bir karmaşa sürüp gidiyor.

Hiç yorum yok: